Bildiğiniz üzere Avustralya şu sıralar sonbaharın son demlerını yaşıyor, havalar soğudu, artık eskisi gibi hafta sonlarına müze, park, bahçe gezileri sıkıştıramıyorum.
Ama yinede gezgin ruh bu, ne kızgın güneş dinler ne sağnak yağış...
Bu hafta, öncesinde evimde konuk ettiğim, türk, sırp, meksikalı ve vietnamlı kafadar gurupla Rocks keşfi yapmaya karar verdik.
Rocks, şehir merkezinin ortasında, tarihi binalarıyla, taş sokaklarıyla, meşhur pub larıyla, Harbour Bridge'in güney ayağında bulunan, Avustralya'ya gelen ilk batılıların yerleşim alanı.
Daha önce Rocks sokaklarında gezmiş olmama rağmen bu defaki geziyi, farklı bakış açıları ile bana ilham veren, Avustralya kültürünü tanımaya çalışırken, kendi kültürleriyle kıyaslamalar yapan arkadaşlarım sayesinde, koyu bir sohpet eşliğinde birçok kültür tanımanın zevkine vardım...
Gezerken bir yandan fotoğraf çekiyor, bir yandan konuşmalara kulak kabartarak sohpete dahil oluyor, bir yandan da Avustralya'dan Sırbistan'a, Vietnam'a, Meksika'dan İspanya'ya yolculuk yapıyordum...
Bu renki gurup sayesinde ilk defa gezerken kendimi yabancı hissetmedim burada.
Hiç çekinmeden her açık kapıya girerek merakımızı giderdik, bir kafenin önünde dakikalarca vitrindeki pasta hakkında yorumlar yapıp, bizleri güler yüzüyle karşılayan kafe işletmecisi bayan dan Avustralya'ya özgü olan, sadece yumurta akından yapıldığını öğrendiğimiz ilginç pasta hakkında bilği edindikten sonra, hiç birşey almadan kafe çalışanlarının şaşkın bakışları arasında arka kapıdan çıkıp gezimize devam ettik.(sonrada gezdiğimiz eski bir pub ın, çok otantik gelmiş olmalıki tuvaletlerine kadar gezip fotoğrafladık)
Bu birkaç saatlik gezi sonunda bir klise,müze, pub, ve sayılırsa kafe keşfettik...
Birdahaki maceraya kadar görüşmek üzere...
